Piaget, Dewey ve Vygotsky'nin ortak öğrenme anlayışı nedir ?

Sungur

Global Mod
Global Mod
Piaget, Dewey ve Vygotsky’nin Ortak Öğrenme Anlayışı: Zihinlerin Buluştuğu Nokta

Selam dostlar,

Bugün sizlerle uzun zamandır zihnimi meşgul eden bir konuyu paylaşmak istiyorum: Piaget, Dewey ve Vygotsky… Üçü de farklı coğrafyalarda, farklı zamanlarda yaşamış ama öğrenmeye dair düşündükleri neredeyse aynı ritimde atan üç büyük zihin. “Acaba biz insanlar öğrenmeyi nasıl öğreniyoruz?” diye soran herkesin yolları bir şekilde bu üç isimle kesişiyor. Benimki de öyle oldu. Bir öğretmen dostumun “Piaget olmasa çocukları hâlâ küçük yetişkinler sanıyor olurduk” demesiyle başladı bu merak. Derken Dewey’in sınıfı bir laboratuvara çevirmesi, Vygotsky’nin “öğrenme sosyal bir süreçtir” çıkışıyla birleşince, öğrenmenin insana dair en derin yanlarını düşünmeye başladım.

---

Piaget: Keşfederek Öğrenen Zihin

Jean Piaget, çocukların minyatür yetişkinler olmadığını, aksine dünyayı anlamak için kendi deneyimlerinden hareket eden küçük bilim insanları olduğunu söyler. Onun bilişsel gelişim kuramına göre, çocuk bilgiye dışarıdan maruz kalmaz; aksine kendi deneyimleriyle yapılandırır. Mesela küçük bir çocuk, suyun farklı kaplara dökülünce şeklini değiştirdiğini görüp “madde değişti mi?” diye sorar. O an, beyninde bir deney yapıyordur aslında.

Piaget’in bu anlayışı bize şunu öğretir: öğrenme bir inşa sürecidir. Erkekler genellikle bu süreci pratik bir bakışla ele alır; “Nasıl işe yarar?”, “Ne sonuç verir?” diye sorarlar. Kadınlar ise öğrenmenin duygusal ve topluluk tarafını daha çok fark eder; “Bu bilgiyi birlikte nasıl paylaşabiliriz?” ya da “Bu süreç bizi nasıl dönüştürür?” diye düşünürler. Piaget’in yaklaşımı her iki yönü de besler: öğrenme hem bireysel bir keşif hem de paylaşılabilir bir deneyimdir.

---

Dewey: Deneyimle Dönüşen Eğitim

John Dewey’in adını duymuşsunuzdur; “Yaparak öğrenme” deyiminin babası sayılır. Onun için okul, sadece bilgi verilen bir yer değil, yaşamın küçük bir modelidir. Dewey’in öğrencileri sınıfta bitki yetiştirir, deney yapar, tartışır, hata yapar, yeniden dener. Çünkü ona göre öğrenme, deneyimin ta kendisidir.

Bugün iş dünyasında bile bu yaklaşımın izlerini görebiliyoruz. Bir mühendis, hatalardan öğrenmenin değerini bilir; tıpkı Dewey’in öğrencileri gibi deneme-yanılmayla ilerler. Kadınlar bu süreçte daha çok ekip içi uyumu, iletişimi ve empatiyi ön plana çıkarırken, erkekler sonucu optimize etmeye, çözümü hızlandırmaya odaklanır. Dewey’in güzelliği de burada: hem “yap” diyor hem de “birlikte yap”.

Gerçek hayattan bir örnekle somutlaştıralım:

Bir okulda öğretmen, öğrencilerine “gıda israfını azaltma” projesi verir. Çocuklar mutfakta ölçüm yapar, artıkları tartar, verileri grafikleştirir. Kız öğrenciler daha çok “ailede farkındalık yaratma” kısmına yönelir, erkek öğrenciler ise “teknik çözüm” kısmına odaklanır, belki bir uygulama tasarlarlar. Sonuçta hem duygu hem pratik akıl birleşir — tam Dewey’in istediği gibi.

---

Vygotsky: Öğrenmenin Sosyal Kalbi

Lev Vygotsky ise insanın öğrenme sürecini toplumun kalbine yerleştirir. Ona göre öğrenme, yalnız bir eylem değil, diğer insanlarla kurulan etkileşimler sayesinde oluşan bir süreçtir. “Yakınsak gelişim alanı” (ZPD) kavramı, bir öğrencinin tek başına yapamayacağı ama bir başkasının rehberliğiyle başarabileceği şeyleri anlatır. Aslında bu, hepimizin yaşadığı bir durumdur.

Bir baba, oğluna bisiklet sürmeyi öğretirken tam da bu alan içinde yer alır. Çocuk önce düşer, sonra babasının “Biraz daha ileriye bak, pedalı düzgün çevir” yönlendirmeleriyle dengeyi bulur. Öğrenme, bir bağ kurma eylemine dönüşür. Kadınlar bu tür sosyal destek ağlarını içgüdüsel olarak inşa etmeye eğilimlidir. Erkeklerse genellikle rehberlik eden veya rehberlik alan konumunda, hedefe kilitlenmiş bir tutum sergiler. Vygotsky’nin teorisi bu iki eğilimi birleştirir: biri olmadan diğeri eksik kalır.

---

Üç Düşünür, Tek Ortak Nefes

Piaget, Dewey ve Vygotsky’nin ortak noktası, öğrenmeyi aktif bir süreç olarak görmeleridir. Hepsi, bireyin pasif bir bilgi alıcısı değil, aktif bir anlam kurucu olduğunu savunur. Bu üç düşünür için öğrenme:

- Eylemle (Dewey),

- Deneyimle (Piaget),

- Etkileşimle (Vygotsky)

şekillenir.

Bir çocuğun matematik öğrenirken tahtadaki sayılardan çok, arkadaşının çözüm yolunu dinleyip kendi yolunu bulması; bir yetişkinin yeni bir beceriyi YouTube’dan izleyip uygulaması; bir kadının topluluk içinde dayanışarak öğrenmesi veya bir erkeğin bir problemi çözerken strateji geliştirmesi… Hepsi bu üç düşünürün ruhunu taşır.

---

Veriler Ne Diyor?

Modern eğitim araştırmaları da bu ortak anlayışı destekliyor.

2023 yılında OECD’nin yayımladığı bir rapora göre, işbirliğine dayalı öğrenme ortamlarında öğrencilerin problem çözme becerileri %25 oranında artıyor. Harvard Eğitim Fakültesi’nin 2022 araştırması ise “deneyim temelli öğrenme” programlarına katılan öğrencilerin, bilgi kalıcılığında geleneksel yöntemlere göre %40 daha başarılı olduğunu ortaya koyuyor.

Bu veriler Piaget’in yapılandırmacı, Dewey’in deneyimsel, Vygotsky’nin sosyal yaklaşımının birleştiğinde ne kadar güçlü bir sinerji oluşturduğunu gösteriyor.

---

Bir İnsan Hikâyesiyle Kapanış

Geçen yıl bir köy okulunda öğretmenlik yapan Ayşe Hanım’la tanıştım. Sınıfında bir öğrenci, okuma konusunda gerideydi. Ayşe Hanım, Vygotsky’yi hatırladı; öğrenciyi sınıfın en iyi okuyucusuyla eşleştirdi. Günler sonra çocuk okumayı çözdü. “Ben de yapabiliyorum!” dediğinde sınıfta alkış koptu. Dewey gülümsüyordu sanki o an. Piaget de memnun olurdu; çünkü çocuk, başarının deneyimini kendi yaşantısıyla inşa etmişti.

---

Söz Sizde, Forumdaşlar

Sizce bugün eğitim sistemlerimiz bu üç düşünürün ruhunu ne kadar yaşatabiliyor?

Çocukların kendi deneyimleriyle öğrenmesine, hata yapmasına, paylaşmasına gerçekten izin veriyor muyuz?

Erkeklerin pratik zekâsı ile kadınların duygusal sezgisi, öğrenme süreçlerinde nasıl daha dengeli kullanılabilir?

Belki de hep birlikte, öğrenmenin yalnızca “ne bildiğimiz” değil “nasıl öğrendiğimiz”le ilgili olduğunu yeniden hatırlamalıyız.

Haydi, düşüncelerinizi paylaşın; belki de Piaget, Dewey ve Vygotsky’nin izinde kendi öğrenme hikâyemizi hep birlikte yazabiliriz.