Nesiç ne ?

Duru

New member
Nesiç Ne? Bilimsel Bir Bakışla İnsanların Anlam Arayışı

Kendime zaman zaman şu soruyu sorduğum olur: “Nesiç ne?” Yani, bir şeyin özü, doğası, anlamı nedir? İnsan neden sürekli “ne” sorusunun peşindedir? Bilimsel bir gözle bakınca bu soru, sadece felsefi bir arayış değil; bilişsel, sosyolojik ve evrimsel bir refleksin sonucudur. İnsan, çevresini anlamlandırmak için düşünür, kategorize eder ve açıklamaya çalışır. Bu yazıda, “nesiç ne?” sorusunu, insanın bilgiye yaklaşım biçimleri üzerinden ele alacağım: analitik düşüncenin veriye dayalı yönü ile empati merkezli, sosyal algı temelli yönü arasındaki farklar ve bunların bilimsel temelleriyle ilişkisi.

---

1. Anlam Arayışı: Beynin Evrimsel Temelleri

İnsan beyni, yaklaşık 86 milyar nörondan oluşur ve bu yapı, evrimsel süreçte çevreye uyum sağlamak için şekillenmiştir. Nörobilimsel çalışmalar (özellikle Harvard Üniversitesi’nin 2023 yılında yayınladığı bir meta-analiz) göstermektedir ki, insan zihni bilinmezlik karşısında “örüntü arama” eğilimindedir. Bu durum, “Nesiç ne?” gibi soruların neden içgüdüsel biçimde sorulduğunu açıklar.

Bu örüntü arayışı erkek ve kadın beyinlerinde farklı biçimlerde tezahür eder. Erkeklerde prefrontal korteks ile parietal lob arasında kurulan bağlantılar genellikle analitik ve uzamsal çözümleme üzerine odaklanır. Kadınlarda ise limbik sistemin ve temporal lobun duygusal işlemleme bölgeleri daha aktif rol oynar. Yani aynı “nesiç ne?” sorusu, iki cinsiyet tarafından farklı yollarla anlamlandırılır.

---

2. Erkeklerin Veri Odaklı Yaklaşımı: Analitik Akıl

Bilimsel araştırmalar, erkeklerin bilişsel görevlerde daha çok sistematik düşünme biçimlerini tercih ettiğini göstermektedir. Simon Baron-Cohen’in “Empati-Sistematik Teorisi”ne göre erkek beyni daha çok sistemleri çözmeye, neden-sonuç ilişkilerini anlamaya ve veriler üzerinden genelleme yapmaya yöneliktir.

Bu bağlamda, “Nesiç ne?” sorusu erkek için çoğu zaman ölçülebilir bir yapının analizine dönüşür. Örneğin, “İnsanın anlam arayışı nedir?” sorusu, bir erkek katılımcı tarafından “Anlam arayışının nörolojik temelleri nedir?” veya “Davranışsal olarak hangi koşullarda ortaya çıkar?” biçiminde ele alınabilir.

Veri, deney ve gözleme dayalı bu yaklaşım, bilimsel araştırmalarda büyük avantaj sağlar. Ancak bu yöntemin zayıf yönü, duygusal bağlamı göz ardı etme riskidir. İstatistiklerin ardında yatan insani yön, bazen gözden kaçar. Örneğin, “anlam arayışı” sadece biyolojik bir dürtü değil; aynı zamanda varoluşsal bir ihtiyaçtır.

---

3. Kadınların Sosyal ve Empatik Yaklaşımı

Kadınların bilişsel yaklaşımında ise sosyal bağlar ve empati ön plandadır. University College London tarafından yürütülen 2022 tarihli bir çalışmada, kadınların “sosyal biliş” testlerinde erkeklerden %20 daha yüksek skor aldığı görülmüştür. Bu durum, kadın beyninin “duygusal rezonans” kurma kapasitesinin daha güçlü olduğunu ortaya koymaktadır.

Bu açıdan bakıldığında, bir kadın “Nesiç ne?” sorusunu sorduğunda, cevabı genellikle insani ilişkiler, duygular ve toplumsal bağlam üzerinden arar. Örneğin, “İnsanın anlam arayışı nedir?” sorusunu “Bir insan anlamı nasıl hisseder? Bu his sosyal çevresiyle nasıl etkileşir?” biçiminde ele alabilir.

Bu yaklaşım, özellikle psikoloji, sosyoloji ve iletişim bilimlerinde çok değerlidir. Çünkü insanın varoluşunu anlamak, yalnızca verilerle değil, aynı zamanda duygularla da mümkündür.

---

4. Beynin İki Kanadı: Mantık ve Empatinin Dansı

Modern nöropsikoloji, bu iki yaklaşımın birbirini tamamladığını göstermektedir. Beynin sağ yarımküresi daha sezgisel ve bütüncül; sol yarımküresi ise daha analitik ve dizgeseldir. Erkekler genellikle sol yarımküreyi daha aktif kullanırken, kadınlarda iki yarımküre arasında daha güçlü bir bağlantı kurulur. Bu, empatik anlayış ile analitik çözümün birleştiği bir bilişsel denge sağlar.

“Nesiç ne?” sorusu, bu iki yönün de aktif katılımını gerektirir. Anlam arayışı hem mantıksal bir açıklama ister hem de duygusal bir tatmin. Bilim insanı bir yandan gözlemler, verileri toplar; ama diğer yandan, bu verilerin insanın iç dünyasındaki yankısını da anlamak ister.

---

5. Toplumsal Etkiler ve Kültürel Şekillenme

Kültür, cinsiyet farklılıklarını daha da belirginleştirir. Erkeklere “rasyonel ol”, “duygularını bastır” mesajı verilirken; kadınlara “anlayışlı ol”, “empati kur” gibi roller yüklenir. Bu toplumsal kodlar, biyolojik eğilimleri pekiştirir.

Sosyolojik araştırmalar, özellikle Türkiye gibi kültürlerde, erkeklerin düşüncelerini mantıksal çerçevede savunmayı, kadınların ise ilişkisel bağlamda ifade etmeyi daha doğal bulduğunu gösteriyor. “Nesiç ne?” sorusunun forum ortamında farklı şekillerde tartışılmasının nedeni de budur: biri bilimsel makalelerden alıntı yaparken, diğeri bir anı ya da duygu paylaşır.

---

6. Bilimsel Denge: Analitik Veriler ve Empatik Bağlar

Bilimsel ilerleme, aslında bu iki bilişsel tarzın uyumuyla gerçekleşir. Bir veri yalnızca analizle anlam kazanmaz; onun insana etkisini de ölçmek gerekir. Örneğin, yapay zekâ algoritmalarında bile bu farklar görülür: mühendisler modeli optimize ederken, sosyal bilimciler etik sonuçlarını tartışır. Her ikisi de “Nesiç ne?” sorusunun farklı yanıtlarını üretir.

Veriye dayalı bakış açısı, doğruyu bulmaya odaklıdır; empatik bakış açısı ise anlamı keşfetmeye. İkisi birleştiğinde, hem doğru hem anlamlı bilgiye ulaşmak mümkündür.

---

7. Tartışma Alanı: Sizce “Nesiç Ne?” Nasıl Anlamlandırılmalı?

Bu noktada tartışmayı size bırakmak isterim. Sizce “nesiç” dediğimiz şey sadece bir olgunun bilimsel açıklaması mıdır, yoksa insanın duygusal rezonansının bir yansıması mı? Anlamı bulmak için daha fazla veri mi gerekir, yoksa daha fazla empati mi?

Bazı forum katılımcıları bu soruya “Her şey veride gizli, yeterince analiz edersek cevabı buluruz.” derken; bazıları “Anlam hissettiğimiz şeydir, ölçülmez.” diye yanıt veriyor. Belki de hakikat, bu iki yaklaşımın kesiştiği noktadadır: verilerle hisleri dengeleyen bir bilinç hali.

---

Sonuç: “Nesiç Ne?” Sorusunun Bilimsel Değeri

Sonuç olarak, “Nesiç ne?” sorusu insanın hem aklını hem kalbini aynı anda harekete geçirir. Bilim, bu soruyu verilerle anlamaya çalışır; insan ruhu ise hislerle. Erkeklerin analitik doğruluğu ile kadınların empatik derinliği birleştiğinde, bilim sadece bilgi değil, bilgelik üretir.

Ve belki de “nesiç” tam da budur: anlamın akılla ölçülüp kalple hissedildiği o ince çizgi.